Peki, İlerliyor muyuz?
Türkiye’nin hatta dünyanın birçok yerinde inşaat yapan Vezirköprülü ustalarımızın ilçelerinde de çalışmaları güzel. Ancak gelişmenin sadece beton üzerinden algılanması Vezirköprü için de bir hata değil midir?
Vezirköprü’de ilerlemenin çok yavaş olduğunun altını her defasında çiziyoruz.
Tabi ki ilerliyoruz, ancak ölçüm noktamız kendimiz olursak ilerliyoruz diyebiliriz. Diğer bölgelerle kıyaslandığımızda, kabul edelim ki, durum bu kadar iç açıcı değil.
Mesela; Samsun’un en önemli/etkili milletvekili diyebileceğimiz Mehmet Muş’un Partisinin İl Danışma Meclisindeki konuşmasını okuyorum, eğer gazeteler Vezirköprü ile ilgili konuşmalarını atlamamışlarsa, Muş Terme ve Havza OSB’lerinin büyümesinden bahsederken, Yakakent’te Balıkçı Barınağı’nı söylerken Vezirköprü’yü ağzına bile almamış.
Bunun nedeni Veziröprü’de bir çalışma olmaması da olabilir, toplantıda söyleyecek kadar büyük bir çalışma olmaması da.
Oysa bu ilçenin elinde o kadar fazla gelişemeye açık nüve var ki. Bunu bizim kadar siyasetçilerin de bildiğinden eminim.
Aradaki fark, bakış açısı olsa gerek.
Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı’nın Amerika Birleşik Devletleri’nde New York’taki Türk Günü organizasyonunda yer almasına sevindiğimiz Susuz Bezi mesela, Vezirköprü menşei olsa da, sanırım tek alıcısı ve satıcısı olmayan yer de Vezirköprü olacak.
Yine aynı organizasyonda yer alan bir diğer ürünün hammaddesi kenevir birkaç yıl öncesine kadar Vezirköprü’nün gururu değil miydi?
Bugün geldiğimiz noktada bu kenevir üretimi sıfırlanan ilk ilçe olma özelliğini taşımamız bir tesadüf mü?
Türkiye’nin hatta dünyanın birçok yerinde inşaat yapan Vezirköprülü ustalarımızın ilçelerinde de çalışmaları güzel. Ancak gelişmenin sadece beton üzerinden algılanması Vezirköprü için de bir hata değil midir?
Tarihinden doğasına el emeğinden üretilen geleneksel ürünlere kadar cevheri halen elinde barındıran Vezirköprü’nün bu değerleri kaybedene kadar kıymetini bilip anlayacak, ilgi gösterip geliştirecek bir anlayışa kavuşabilecek miyiz?
Bölgenin en güzel ve geleneksel camilerinden biri olduğu kaydedilen Çaltu Cami’nin de Şifa Hamamı gibi tamamen yok olmasını sedece seyrederken ya da Evliya Çelebi’nin bile övgüyle bahsettiği Vezirköprü evlerinin gözümüzün önünde yıkılıp gitmesine baktığımız gibi çok daha büyük binalara mı bakacağız?
Binaların kültürümüze etkisi ileride olacaktır. Vezirköprü kendine ait bir kültürü geliştirememiş olsaydı, bahsettiğimiz ne evleri ne de el sanatları halen, geçen zamana karşı ayakta durabilirdi.
Ancak eskinin bu görkemli ve şık eserlerinin kaybolarak yerlerine hantal ve çirkin binaların yapılmasını gelişme sanmak kadar büyük bir hata olmadığını anladığımızda çok geç kalmış olacağız.
Bugün geldiğimiz yerin önemli kısmı Vezirköprü’nün ekonomik olarak geriye gitmesinden kaynaklanıyor.
Ancak, özellikle bizim gibi iç bölgelerde olmalarına rağmen turizmi canlandıran bölgelere bakarsak, yapılan yatırımların kısa sürede karşılığını tüm bölgede hissedilmeye başlandığını görüyoruz.
Aslında bunu sadece ben de söylemiyorum. Büyükşehir’in turizm toplantısında da da aynı fikir gündemdeydi.