Sevgili Peygamberimiz (sav) bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurur: suç vardır mağfiret ve af olunmaz. Suç vardır terk olunmaz, suç vardır mağfiret ve af olunur, mağfiret olunmayan suça gelince Allah’a eş koşmaktır. Mağfiret olunan suça gelince sırf Allah’ın hakkına taalluk edip kul ile Allah arasında olan suçtur. Terk olunmayan vazgeçilmeyen suça gelince kulların birbirlerine olan zulmüdür. Bütün peygamberlerin şeraiti tevhid akidesine yani mükevvenatın yegane Halik ve mütesarrıfı olan Allah’ın bir olması eşinin benzerinin olmaması esasına müstenittir. Buna rağmen yaratılıştan itibaren insanların bir kısmı mahluk olan ay güneş yıldız hayvan ağaç gibi varlıklara takmışlardır. Bir kısmı ise elleri ile yaptıkları putlara tapmışlardır. Böylece şirke ve küfre düşmüşlerdir. İşte bu suçlar affedilmeyen suçlardır. Müvahit müminler Allah’ı ikrarla noksan sıfatlardan münezzeh ve kemal sıfatlarla muttasif olduğunu ve gönderdiği peygamberlerin ve inzal eylediği suhul kitapların hak olduğunu kabul eylemişlerdir. Bunların arasında Salihler bulunduğu gibi suç işleyenler de vardır. bu suçlar kısmen Allahın hakkına kısmen de kul hakkına taalluk etmektedir. İşte hadisi şerifte zikri geçen şuçlardan hangileri af ve mağfiret olunup hangilerinin olunmayacağı beyan buyrulmuştur. Şirk affolunmaz bir suçtur. Nitekim Kuranı kerimde Allah kendine şerik koşanı affetmez mealinde olan ayeti celile ile bu suçun mağfiret olunmayacağı beyan buyurulmuştur. İkinci nevi suç ki namaz ve oruç gibi Allahın hakkına taalluk eden suçlardır ki hak celle ve ala isterse bunları af isterse teczi eder. Üçüncü nevi suç ki zulümdür. İnsanın canı malı ırz ve şerefine tecavüzdür. Allahın adaletinin yerine gelmesi için mazlumların rızaları olmadıkça veya mazlumlar zalimleri affetmedikçe bu nevi suçlar cezasız bırakılmaz. Anlaşılıyor ki Allaha ortak koşmak asla affa uğramaz. Namaz oruç gibi ibadetlerde ki kusurlar Allah’ın hakkına ait kusurlardır ki Allah isterse bunları affeder isterse de affetmez. Fakat zulüm başka bir ifade ile insanın can mal ırz şeref ve haysiyetine tecavüz gibi suçlar haksızlığa uğrayanlar tarafından affedilmedikçe asla cezasız kalmaz. İslam tarihinde ve sevgili Peygamberimizin uygulamalarında insanlar arasında ister Müslim ister gayrimüslim olsun hakka niyet ölçülerine riayet edilmiştir. Zaten İslami hayat anlayışında göze çarpan en önemli hususta haklara riayet etmektir. Sevgili Peygamberimiz kıyamet gününde haklar sahiplerine iade edilecektir buyurulmuştur. Bir başka hadisi şerifte ise bir kimse haksız olarak başkasının bir karış yerine tecavüz ederse o yerin yedi katı da o kimsenin boynuna geçirilir buyurulmuştur. Başkasının malına tecaviz zulümdür mal ister menkul olsun ister gayrimenkul olsun hükümde müsavidir. Hadisi şerif insanların düşkün olduğu toprak hırsızlığına ve onun cezasına mütaalliktir. Bazı kimseler komşularının topraklarına hatta yol mera meydan gibi umumi yerlere tecavüzde kendi topraklarına katarlar ve bunu bir kar zannederler. Yarın mahşer gününde bunların hesabının sorulacağını bilelim kendimizi bu yalancı dünyada üç beş kuruş için bir metre yer için günaha sokmayalım. Cenabı hak haramdan meraya tecavüzden sınır geçmekten bizleri muhafaza buyursun. Bizleri İslam dinine aykırı olan bu kötü huylardan arındırsın..
BENZER HABERLER